Bugün, Yapı Endüstri Merkezi'nde düzenlenen "Sürdürülebilir Yapılar ve İklimlendirme" toplantısında katılımcıların "sürüdürülebilir bina"lar konusundaki deneyimlerini paylaştıkları bir panel izledim. Sunumların tamamlanmasını takiben izleyicilerin yöneltmeye başladıkları soruların iki ekseni vardı: "Yeşil binaların" ne kadar ilave maliyete neden oldukları ve hangi malzemenin, hangi teknolojinin "yeşil"e uygun olduğu...
Panel esnasında Sayın Durmuş Dilekçi (UrasxDilekçi) bir mimar olarak "yeşil yapı" kavramına karşı duyduğu şüpheden bahsettiği andan itibaren zihnimi kemirmeye başlamış olan kemirgen düşünce sorular bölümünde iyice şekillendi ve uzun bir aradan sonra beni bu günceye yazma noktasına getirdi...
Yeşil yapı yapmaya çalışmak büyük bir hatadır!
Bir yapı hiç bir zaman yeşil olamaz... İnşa edilmeye başlandığı andan itibaren, her bir bina, insanın doğayı şekillendirme çabasında bir sonraki adımdır... Doğayı, dengesini daha farklı bir noktada yeniden oluşturmaya zorlayan bir dış etkidir... Bir kulübe inşa etmenin etkisini çok önemsemeye gerek olmayabilir ama İstanbul'da sürekli yaptığımız gibi alışveriş merkezi inşa ettiğimiz sürece, bunlara karbon salımı yapan araçlarla ulaşmak zorunda oldukça, bunların içinde satılması için enerji kullanarak mal ürettikçe "yeşil yapı" yapmak mümkün değildir.
İşte bu nedenle biz en başından beri "sürdürülebilir yapı" kavramını tercih ediyoruz. Sürdürülebilir yapı ayrı bir tür değildir, doğaya olan yükü
benzerlerine göre
biraz daha azaltılmış bir yapıdır, daha dikkatli ve yaşam döngüsü maliyetleri göz önüne alınarak yapılmış bir yapıdır. Alışılmış yapı üretim sürecindeki karar kriterleri içerisine "çevresel etki" kavramının da yerleştirilerek inşa edildiği yapıdır.
Sürdürülebilir yapıların "yeşil bina"lar olarak kategorize edilmesine izin verdiğimiz sürece bunların daha farklı maliyet yapıları olması gereğini, özel teknolojiler içermesi gereğini de kabulleniyoruz. Oysa sürdürülebilir yapı sadece daha iyi yapıdır, iyi mimarlık ürünüdür...Bir TOKİ projesi ise yaya yolları iyi planlanmış, binaların birbirlerini gölgelemediği ve izolasyonlarının daha iyi olduğu yapılar olabilir, bir ofis binası ise mekanik sisteminin verimli ve yenilenebilir kaynaklar kullanarak planlandığı bir yapı olabilir, bir A.V.M. ise egzos fanları enerjisinden tasarruf için otoparkının robotik olduğu bir yapı olabilir.
Sürdürülebilir yapıları ayrı bir yapı sınıfı, sertifikalanmış ve pazarlanabilir bir meta olarak kabul ederek marjinalleştirmek yapılarda sürdürülebilirlik pratiğinin yaygınlaşmasını engellemekten başka bir işe yaramıyor... Sertifikalar, mimari ve inşai sürece sürdürülebilirlik katkısının değerini ölçen belgeler olmaları gerekirken yapıyı niteleyen neredeyse ticari belgeler haline dönüşüyor... Ayakta durabilenlerin ötesinde iyi yapılar için bu tuzaklardan uzak durmak şart...