23 Temmuz 2009 Perşembe

Ne Oluyor?

Küresel Isınma'nın bir gerçeklik olduğunu tartışmayacağım... 15 Temmuz'da (2009) Karadeniz Bölgesi'nde yaşanan sel ve selle gelen yıkımın şiddeti değişen bir şeyler olduğunun göstergesi. Yanlış hatırlamıyorsam D.S.İ. Bölge Müdürü'ydü, "1000 yılda bir yağacak bir yağmur yağdı" diyerek olayı tanımlayan. Oysa gelecek sene muhtemelen çok daha kuvvetli bir yağış olacak, ondan sonraki sene daha da kuvvetli. Bunlar, "küresel ısınma"nın getirdiği değişikliklerin ayak sesleri. Aynen Meksika Körfezi'nin her sene daha kuvvetli kasırgalar geçiriyor olması gibi.

Dünya atmosferi, son 100 sene içerisinde ortalama olarak 0,7 derece Celsius ısınmış durumda. Sera gazlarından en önemlisi olan CO2'nin atmosferdeki yoğunluğu endüstri öncesi dönemde 280 ppm (milyonda parçacık) iken şu anda 385 ppm olarak ölçülüyor. Karbondioksit gazının atmosferde beklenen ömrü 100 yıl civarında. Yani bugün salınan bir karbondioksit parçacığı 100 yıl boyunca küresel ısınmaya katkısını sürdürecek, acele etmek için çok önemli bir neden.

Kyoto Protokolu, karbondioksit haricinde beş gazı daha küresel ısınmanın suçlusu olarak kayıt altına almış durumda, bir tanesi metan (CH4).  Bunların ısıtma potansiyelleri çok daha yüksek (örneğin metan'ın karbondioksit'e göre 25 kat daha fazla) olsa da atmosferik konsantrasyonlarının düşüklüğü ve ömürlerinin görece kısalığı, CO2'nin küresel ısınma açısından indikatif gaz olarak kullanılmasına neden oluyor.

Tüm sera gazlarının CO2 eşdeğeri olarak atmosferdeki toplamı şu anda 430 ppm civarında. Bu rakamın artmasının getireceği sonuçları tahmin etmek için çeşitli kurumlar atmosferik modellerle simülasyon yolu ile bazı sonuçlara ulaşmaya çalışıyorlar. İngiliz Hükümeti'ne iklim değişikliği raporu hazırlamış olan ekonomist Nicholas Stern, kitabı "The Global Deal"da İngiliz Meteroloji Bürosu'na bağlı Hadley Merkezi'nin modelleri sonucu ortaya çıkan iklim değişikliği olasılıklarını yayınlamış. Bu modelleri, "ne fazlasıyla kötümser, ne de fazlasıyla iyimser" olarak tanımlıyor.

Hadley modellerine göre sera gazlarının atmosferdeki konsantrasyon seviyelerine bağlı olarak oluşacak sıcaklık artışlarının olasılıkları aşağıdaki gibi:

Örneğin 450 ppm seviyesinde 2 derecelik bir artışın olasılığı %78 iken, 3 derecelik bir artış olasılığı %18'e düşüyor. Ama 550 ppm seviyesinde %99 olasılıkla 2 derecelik bir artış beklenmeliyken 3 derecelik bir artışın olasılığı %69, 4 derecenin ise %24.
430 ppm'de olduğumuz ve senede 2,5 ppm seviyesinde bir artış hızıyla gittiğimiz düşünülürse elimizi çabuk tutmak için bir neden daha ortaya çıkıyor. 450 ppm'i engellememiz çok olası gözükmüyor, atmosferden karbondioksit'i geri çekmenin yöntemini bulmadıkça ama 500 ppm'e ulaşmadan durmak için şansımız var ve bu şansı kullanmak zorundayız.