7 Ekim 2010 Perşembe

Ne oluyor? Ne yapıyoruz?

Habere rast gelmiş olabilirsiniz, Obama yönetimi Beyaz Saray'ın çatısına güneş panelleri yerleştirmeye karar vermiş, hem elektrik, hem de sıcak su elde etmek üzere. "350 Kampanyası" düzenleyicileri bir süredir sivil toplum baskısı kuruyorlardı Beyaz Saray üzerinde, işe yaramış gözüküyor, Obama, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı için zaten verdiği yasal ve parasal desteğe somut da bir mesaj eklemiş oldu.

Kuzey Amerika'da başka gelişmeler de var güneş enerjisi alanında. Kanada'da, Ontario eyaletinde dünyanın en büyük fotovoltaik enerji tesisi 4.650 dönüm arazi üzerinde (karşılaştırma için Atatürk Havalimanı arazisinin 11.800 dönüm olduğunu söyleyebiliriz) faaliyete geçti. Toplam 80 MW (megawatt) kurulu gücünde. Bu noktaya dikkat edelim, 80 MW kurulu güç şu anda Karadeniz derelerinde inşa edilmek istenen dere tipi HESlerin çoğunun güçlerinin kat kat üzerinde bir gücü ifade ediyor, örneğin Kastamonu Loç Vadisi'nde köylülerin yapımını engellemeye çalıştıkları HES'in 4 katı gücünde... HES'in kurak dönemlerde çalışamayacağı da düşünülürse enerji üretim miktarları arasındaki farkın daha da fazla olmasını beklemek hayal değil... Hiç bir tahribata yol açmayan bir güneş enerjisi tesisi ile karşılaştırdığınızda, ondan dört kat daha az güçlü ama 7 km.'lik, 4000 nüfus barındıran doğa harikası bir vadiyi yok etmesinden korkulan bir HES projesini yenilenebilir enerji kaynağı olarak kabul etmemiz nasıl bekleniyor?


"En temiz enerji tasarruf edilendir"... Bayındırlık Bakanlığı, "Bina Enerji Kimlik Belge"lerinin verilmesini sağlayacak olan BEP-TR yazılımının hazırlıklarını sürdürüyor. Sistem tam olarak işlerlik kazandığında yeni binaların da, mevcut binaların da enerji performansları birbirleri ile karşılaştırılabilir şekilde belgelenmiş olacak. Yazılımın dayandığı algoritma ile halihazırda analizi yapılmış olan iki bina var Türkiye'de: Başbakanlık binası ve Bayındırlık Bakanlığı binası. Her ikisinin de durumu pek parlak değil, "E" sınıfı oldukları ortaya çıkmış. Binaların çok eski binalar olmaları nedeniyle mazur görülebilir bir durum belki ama Türkiye'nin geri kalanına örnek teşkil etmesi gereken kurumların binalarında iyileştirme programları olup olmadığını da merak ediyoruz. Örneğin Başbakanlık binasına, Beyaz Saray'da olduğu gibi bir güneş enerjisi sistemi kurulmasını önersek, nasıl bir cevap alırız acaba?

Hükümet, her fırsatta güneş enerjisini çok da fazla ciddiye almadığını gösteriyor. Teşvik tarifelerinin bir türlü çıkartılmaması bir yana, tarifeler ile ilgili olarak telaffuz edilen rakamların da (10-12 Eurocent/kWh) dünyadaki örneklerine göre düşüklüğü bu yaklaşımın işaretleri. O nedenle herhalde Başbakanlık binasının enerjisinin bir kısmını güneş enerjisinden elde ettiğini görmemiz için uzun süre beklememiz gerekecek.

Yine de süreci hızlandırmak her zaman olduğu gibi sivil toplumun elinde. 10 Ekim Pazar günü iklim değişikliğine karşı küresel aktivizm günü. "350 Kampanyası" şemsiyesi altında biraya gelen aktivistler, dünyanın bir çok yerinde çeşitli eylemlerle iklim değişikliği politikaları konusunda dikkat çekmeye çalışacaklar. Türkiye'de de eylemler var, 350 kampanyası sitesinden ya da http://www.350hemensimdi.org/ adresinden siz de sesinizi başkaları ile birlikte duyurmak isteyebilirsiniz. Olur da giderseniz, belki "Başbakanlık'ta güneş enerjisi" istediğinizi de birilerine söylemek fırsatı ele geçirirsiniz.

Hiç yorum yok: